Kalaycılık
Ustalık gerektiren geleneksel mesleklerden bir tanesi de bakır kap kacak üzerinden gerçekleştirilen kalaycılıktır. Binlerce yıl önce yerleşik yaşama geçen insan –yaklaşık 12 bin yıl civarı-doğada bulduğu bakır külçelerini kullanmaya başlamış ve bu külçeleri döverek onlara biçim vermiştir. Zamanla biçim verdiğibu bakır külçelerini ısıyla beraber şekillendirmiş, bu da insanlık tarihindeki önemli devirlerden biri olup madenciliğin gelişmesini sağlamıştır (Kartalkanat, 2008: 91).
Doğada kolay bulunabilen bakırın, insanlar tarafından kullanılması da oldukça yaygınlaşarak zamanla mutfaklara kadar girmeyi başarmıştır. Bu da bakırcılık ve bakır sanatının gelişerek bir iş kolu oluşumunu sağlamıştır. Üretilen bakır kapların sık kullanılması ve havayla temas etmesinden dolayı korozyona uğraması muhtemel bir olasılık olduğundan bunu engellemek ve koruyucu bir katman oluşturmak maksadıyla kalaydan faydalanılma yoluna gidilmiştir. Özellikle mutfak içinde kullanılan bakır kapların hızlıca oksitlenmemesi, böylelikle de zehirlenmelere sebep olmaması adına bakır kaplar kalaylanmaya başlanmıştır. Kalayın bakırla birlikte kullanılmaya başlanması bakıra farklı bir boyut daha kazandırarak bakırın önemli madenlerden biri haline gelmesini de sağlamıştır (Diyarbakırlıoğlu’ndan aktaran Subaşı-Kalay, 2016: 261; KK-6).
Anadolu’da geçmişten bugüne bir meslek/iş kolu haline gelen kalaycılığın ustalarından biriside Kayseri Develi’de yaşamakta olan kalaycı Duran Çolak’tır. Çolak,kalaycılık mesleğine amcası ve üvey annesinin zoruyla bir kalaycı ustasının yanına verilerek başlamıştır. “Sanatlar içerisinde en ölmez sanat berberlik derlerdi ama beni kalaycı yanına verdiler” diyen Çolak,bu mesleği 1966 yılından beri icra etmektedir. Çolak’ın ustası Kayserili Yaşar’dır. Ancak kendisinin yetiştirdiği bir çırağı bulunmamaktadır. Kalaycılıkta sabit dükkânların/tezgâhların 1970’li yıllarda ortaya çıktığını ifaden eden Çolak eskiden kalaylama işini seyyar olarak yapmıştır. O, köylere giderek elinde bir havalı körük ve örsle bu mesleği icra etmiştir. Kalaycı Duran Usta kalaycılığın nasıl yapıldığını şöyle anlatmıştır: “Tezgâhta dinamo ile ocak çalıştırılır, Zonguldak yerli kok kömür yakılır, bakır kapları beyazlatan nişedir ve pamuk kullanılır. Hazır kalay eritilir ve pamukla sürülür10”. Kalaycı Duran Çolak’ın ifadelerinden hareketle kalaycılık mesleğinde kullanılan unsurları ocak, tezgâh, dinamo, kömür, nişadırve pamukolarak sıralamak mümkündür. Özellikle kapların beyazlamasını sağlayan nişadırdır; bu madde de Türkçe Sözlük’te “amonyak” (2011: 1773) olarak açıklanmaktadır.Çolak ile yapılan görüşmede kalaycılık ile ilgili dikkat çekici bir hususla karşılaşılmıştır. Kalaycı Duran Çolak’ın bu mesleğin ustalarından duyduğuna göre, kalaycılığın ilk ustası 400-500 sene öncesinde yaşamış “Süleyman-ı Park”isminde bir evliyadır. Çolak, mesleğinin ustalarından duyduğu kalaycılığın pirinin Süleyman-ı Park (Pak?11) adlı bir evliya olduğuna samimi bir şekilde inanmaktadır.
Kalaycılık mesleğinde bazı zamanlarda işin arttığı görülmektedir. Özellikle pekmezve salça zamanı kazan kalaylama işininçoğaldığını belirten Çolak, değiş-tokuş işleminin de kullanıldığını belirtmiştir. Aynı zamanda seyyar kalaycıların hala köylerde devam ettiğini de ifade etmiştir(KK-6)
Günümüzde özellikle popüler kültür içerisinde bakır süs eşyası, cezve, ayran tası, fincan, leğen gibi ürünlerin kullanımının simgesel ve sembolik anlamda değer kazanmaktadır.Özellikle yemek sunumlarında, dekorasyon işlerinde bakır eşyalar önem kazanmaktadır. Dolayısıyla bakır halen günlük yaşamda farklı şekillerde de olsa kullanılmaya devam etmektedir. Bu anlamda bakırcılığın ve kalaycılığın geleneksel bilgisinin günümüzde usta-çırak ilişkisiiçinde aktarımının hayati önemde olduğu açıktır.
Kaynak: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1145557