+90 352 207 66 66 rektorl@erciyes.edu.tr

Kalaycılık

Ustalık gerektiren geleneksel mesleklerden bir tanesi de bakır kap kacak üzerinden gerçekleştirilen kalaycılıktır. Binlerce yıl önce yerleşik yaşama geçen insan –yaklaşık 12 bin yıl civarı-doğada bulduğu bakır külçelerini  kullanmaya  başlamış  ve  bu  külçeleri  döverek  onlara  biçim vermiştir.  Zamanla  biçim  verdiğibu  bakır  külçelerini  ısıyla  beraber şekillendirmiş,  bu  da  insanlık  tarihindeki  önemli  devirlerden biri  olup madenciliğin gelişmesini sağlamıştır (Kartalkanat, 2008: 91).

Doğada kolay bulunabilen bakırın, insanlar tarafından kullanılması da oldukça yaygınlaşarak zamanla mutfaklara kadar girmeyi başarmıştır. Bu da bakırcılık ve bakır sanatının gelişerek bir iş kolu oluşumunu sağlamıştır. Üretilen bakır kapların sık kullanılması ve havayla temas etmesinden dolayı korozyona uğraması muhtemel bir olasılık olduğundan bunu engellemek ve koruyucu bir katman oluşturmak maksadıyla kalaydan faydalanılma yoluna gidilmiştir.  Özellikle  mutfak  içinde  kullanılan  bakır  kapların  hızlıca oksitlenmemesi,  böylelikle de zehirlenmelere sebep olmaması adına bakır kaplar kalaylanmaya başlanmıştır. Kalayın bakırla birlikte kullanılmaya başlanması  bakıra  farklı  bir  boyut  daha  kazandırarak  bakırın  önemli madenlerden biri haline gelmesini de sağlamıştır (Diyarbakırlıoğlu’ndan aktaran Subaşı-Kalay, 2016: 261; KK-6).

Anadolu’da  geçmişten  bugüne  bir  meslek/iş  kolu  haline  gelen kalaycılığın ustalarından biriside Kayseri Develi’de yaşamakta olan kalaycı Duran  Çolak’tır.  Çolak,kalaycılık  mesleğine  amcası  ve  üvey  annesinin zoruyla  bir  kalaycı  ustasının  yanına  verilerek  başlamıştır.  “Sanatlar içerisinde en ölmez sanat berberlik derlerdi ama beni kalaycı yanına verdiler” diyen Çolak,bu mesleği 1966 yılından beri icra etmektedir. Çolak’ın ustası Kayserili  Yaşar’dır.  Ancak  kendisinin  yetiştirdiği  bir  çırağı bulunmamaktadır.  Kalaycılıkta  sabit  dükkânların/tezgâhların  1970’li yıllarda ortaya çıktığını ifaden eden Çolak eskiden kalaylama işini seyyar olarak yapmıştır. O, köylere giderek elinde bir havalı körük ve örsle bu mesleği icra etmiştir. Kalaycı Duran Usta kalaycılığın nasıl yapıldığını şöyle anlatmıştır: “Tezgâhta dinamo ile ocak çalıştırılır, Zonguldak yerli kok kömür yakılır,  bakır  kapları  beyazlatan  nişedir  ve  pamuk  kullanılır.  Hazır  kalay eritilir ve pamukla sürülür10”. Kalaycı Duran Çolak’ın ifadelerinden hareketle kalaycılık mesleğinde kullanılan unsurları ocak,  tezgâh,  dinamo,  kömür, nişadırve pamukolarak  sıralamak  mümkündür.  Özellikle  kapların beyazlamasını  sağlayan  nişadırdır;  bu  madde  de  Türkçe  Sözlük’te “amonyak” (2011: 1773) olarak açıklanmaktadır.Çolak  ile  yapılan  görüşmede  kalaycılık  ile  ilgili  dikkat  çekici  bir hususla karşılaşılmıştır. Kalaycı Duran Çolak’ın bu mesleğin ustalarından duyduğuna göre, kalaycılığın ilk ustası 400-500 sene öncesinde yaşamış “Süleyman-ı  Park”isminde bir evliyadır. Çolak, mesleğinin ustalarından duyduğu  kalaycılığın  pirinin Süleyman-ı  Park  (Pak?11) adlı  bir  evliya olduğuna samimi bir şekilde inanmaktadır.

Kalaycılık mesleğinde  bazı  zamanlarda  işin  arttığı görülmektedir. Özellikle pekmezve salça zamanı kazan kalaylama işininçoğaldığını belirten Çolak, değiş-tokuş işleminin de kullanıldığını belirtmiştir. Aynı zamanda seyyar kalaycıların hala köylerde devam ettiğini de ifade etmiştir(KK-6)

Günümüzde özellikle popüler kültür içerisinde bakır süs eşyası, cezve, ayran tası, fincan, leğen gibi ürünlerin kullanımının simgesel ve sembolik anlamda değer kazanmaktadır.Özellikle yemek sunumlarında, dekorasyon işlerinde bakır eşyalar önem kazanmaktadır. Dolayısıyla bakır halen günlük yaşamda  farklı  şekillerde  de  olsa  kullanılmaya  devam  etmektedir.  Bu anlamda bakırcılığın ve kalaycılığın geleneksel bilgisinin günümüzde usta-çırak ilişkisiiçinde aktarımının hayati önemde olduğu açıktır.


Kaynak: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1145557